Süperiletkenler olarak da bilinen yüksek sıcaklık üstüniletkenleri üzerinde herhangi bir elektrik direnci (rezistans) bulunmadığından elektrik bu iletkenlerden geçerken herhangi bir kayba ya da aşınmaya uğramaz. Üstüniletken olgusu ilk olarak 1911 yılında Almanya'daki araştırmacılar tarafından ortaya atıldı. Bu araştırmacılar, saf civayı iletken madde olarak kullandılar. Üstüniletkenlik önceleri sadece belirli maddelerin yüksek derecede soğutulmasının (-273 santigrat dereceye) ardından mümkün oluyordu. Bu ısı derecesi, teoride bir maddenin ulaşabileceği en düşük sıcaklıktır.
1986 yılında IBM'de birer araştırma görevlisi olan Georg Bednorz ve Alex Müller bakır oksit perovskit adında yeni bir tür üstüniletken maddeyi keşfettiler. Bu üstüniletken madde, -238 derecede süperiletken hale geliyordu. Houston Üniversitesi'nden Paul Chu bu madde üzerinde çalışarak maddenin süperiletken haline -182 derecede gelebilmesini sağladı.
İlk kez bir madde, sıvı nitrojen ısı seviyelerinde üstüniletken halini alıyordu. Bu buluş, kısa sürede bir grup bilim insanının New York'ta bir araya gelmesine önayak oldu. Bu toplantı, Bilim insanlarının Woodstock'u olarak anıldı.
1987 yılında Bednorz ve Müller, Fizik alanında Nobel Ödülü'ne layık görüldü. İkilinin bu buluşu, aynı yıl Birleşik Devletler Başkanı Ronald Reagan'ın Birleşik Devletler'in yüksek sıcaklık üstüniletkenleri sayesinde yeni bir teknoloji çağına girdiğini açıklamasına neden oldu.
Her ne kadar bu teknoloji dünyayı ele geçirmiş olmasa da yüksek sıcaklık üstüniletkenleri özellikle MRI tarayıcılarında ve sıvı nitrojen tarafından soğutulan özel üstüniletken kablolarda kullanıldı. Japonya bu üstün kablolardan elde edilen bobinleri maglev trenlerinde kullanmakta, Birleşik Devletler Deniz Kuvvetleri ise yüksek sıcaklık üstüniletkenleri üzerinde çalışarak onları yeni nesil savaş gemilerinde kullanmayı hedeflemektedir.