Çocuk felciyle uğraşan hastaları tedavi eden doktorlar, birçok hastanın akut safhada nefes alamamasına karşın, virüsün göğüs kaslarını felç etmesinden sonra, bu aşamadan kurtulanlar genellikle iyileşti. Bu gözlemler, hasta tekrar bağımsız olarak nefes alıp vermediği sürece solunumun korunması için stratejilerin geliştirilmesi gereğini ortaya koydu ve yapay akciğer geliştirilmesi çalışmalarına da başlanıldı.
1927'de, Harvard Üniversitesi'nden kimya mühendisleri Philip Drinker (1894-1972) ve Louis Agassiz Shaw, solunumun korunması için bir tank solunum cihazı geliştirdiler. Cihazda, hastanın kafası, hava geçirmez hale getirmek için bir sünger kauçuk conta ile sıkıştırılan tankın ucundan dışarı çıkarılmıştı. Ardından, hava göğsünün genişlemesine neden olan negatif basınç üretmek için tanktan pompalandı ve böylece hasta nefes alabilir hale getirilmişti.
İlk yapay akciğer, 1927'de New York'taki Bellevue Hastanesi'nde kuruldu ve ilk hasta, oksijen eksikliğinden şikayet eden sekiz yaşındaki bir çocuktu. Cihaz açıldıktan bir dakika sonra bilincini kazanan hastanın ilk isteği bir dondurma olmuştu. Yapay akciğer üzerinde dana sonra yapılan iyileştirmeler, hastaların depodan kolayca çıkmasını sağlayan bir garaj mekaniğini ve tıbbi personelin tedavi yapabilmesini sağlayan bir mekanizmayı içermektedir. Ekipman tasarımcısı John Haven Emerson, solunum hızını değiştirebilen bir yapay akciğer üretti. Bu cihazın diğerlerine göre avantajı ise üretiminin yarısına mal olmasıydı.
Yapay akciğer, 1940'lar ve 1950'lerin çocuk felci salgınları sırasında binlerce hayatın kurtarılmasına yardımcı oldu. 1959'da 1.200 kişi Birleşik Devletler'de yapay akciğerleri kullanıyordu ancak çocuk felci aşısının ortaya çıkmasıyla bu rakam 2004 yılına gelindiğinde otuza düşmüştü.
Ayrıca bkz.: Yapay kalp, kalp-akciğer makinesi