Bir televizyon sistemi, tanımı gereği canlı, hareket eden yarı tonlu görüntüleri iletir ve alır. John Logie Baird tarafından 1920'lerde keşfedilenler gibi erken sürümler, ham, elektromekanik, dönen, delikli, tarama diskleri kullanarak görüntüleri kaydetmek ve daha sonra o görüntüleri üretmek için kullanıldı. İlk transatlantik görüntüler 1928'de bu sistemle iletilmiştir.
Televizyon, saniyede on beşten fazla kare alınırsa insan beyninin bir dizi farklı resimlerin hareketli bir resme dönüştürebilme yeteneğine dayanır. Bu sayı on beşin altına düştüğü anda görüntü akışındaki kesintiler belirgin bir hâl almaya başlar.
Günümüzde bu cihazlar katot ışını tüpünün icadının bir ürünüdür. Bu tüpler elektron ışını çarptığında parlayan bir fosforla kaplanır. Fosforun arkasında, görüntüyü resim öğelerine (piksel) bölen bir gölge maskesi bulunur. Televizyonlar genelde ekranda 525 satır barındırır ve bunlar saniyenin her altmışta birinde bir taranır. Tarama, önce tek sayılı çizgilerin daha sonra da çift sayılı çizgilerin bir taramada "boyanması" ile birbirine bağlanması esasına dayanır.
1926'da Philo Farnsworth (1906-1971), bugün olduğu gibi kameraların elektronik olarak tarandığı ve televizyon alıcısının da elektronik olarak tarandığı ilk tümüyüle elektronik sistemi geliştirdi. 1936'da BBC bu sistemi kullanarak 405 çizgi, yüksek çözünürlüklü görüntüler üretiyordu. 1949 yılına kadar, on milyon siyah beyaz televizyon Birleşik Devletlerde satılmıştı ve günümüzde ortalama bir Amerikalı günde iki ila beş saatini ekranları karşısında geçiriyor. İngiltere'nin bu alandaki en büyük atılımı, Kraliçe 2. Elizabeth'in Haziran 1953'te taç giyme töreninin yayınlanmasıydı.
Ayrıca bkz.: Renkli televizyon, televizyon uzaktan kumandası, plazma ekranı.