Kan damarlarını açık tutmaya yarayan bir aygıt olan stent, damar tıkanıklığı hastalığının yönetimini kökünden değiştirmiştir. İlk kullanılabilir stent Arjantinli doktor Julio Palmaz tarafından nakledildi. Palmaz, kan damarlarının balon anjiyoplastisinden sonra tıkanmaya meyilli olduğunu duymuştu. Balon anjiyoplasti operasyonunda kalbe giden damarlar, bir kateter yardımı ile açılıyordu. Palmaz, bu damarların içerisine bir "iskele" yerleştirerek damarların sonradan tıkanmasını tümüyle engelleyebileceğini düşündü.
Palmaz, implant edilebilir bir stentin ilk prototipleri üzerinde çalışmaya başladı. Bu prototipte bakır kablo ve lehim havyası gibi basit materyaller kullandı. Evinin garajında bulunan çapraz bir açıcı ile geliştirdiği bu modelin tasarımı tümüyle muhteşemdi zira bu prototip stentin tasarımı açılıp kapanabilmesine rağmen kan damarına yerleştirildiğinde sağlam kalmayı sürdürüyordu.
Geliştirdiği bu stenti domuzlar ve tavşanlar üzerinde denedikten sonra Palmaz, bir lokanta işletmecisi olan Phil Romano'dan ve bir kardiyolog olna Richard Schatz'dan fonlama aldı. Kendilerine Genişleyebilen Organ Nakli Ortaklığı adını veren üçlü, stent patentini 1988 yılında üzerlerine aldı.
Ekibin karşılaştıkları zorluklardan birisi restenoz idi. Restenoz, stentin takılması sırasında kan damarının çeperine verilen zarar sonucu oluşan doku hasarının yol açtığı tıkanıklık idir. Ekibin bir sonraki adımı, ilaç kaplı stent geliştirmek oldu. Bu stentler, sirolimus gibi tedavi edici maddeleri damar içerisine salarak doku hasarının oluşmasını önlemekti. Ancak bazı hastalarda bu ilaçların kalp krizine yol açabilecek kan pıhtılarının oluşmasına önayak olduğu gözlendi. Günümüzde stent teknolojisi üzerine çalışan bilim insanları, biyolojik olarak çözünebilen ve metal ya da polimerden yapılan ürünler geliştirmeye çalışmaktadır.