Sentetik kan (yapay kan), kırmızı kan hücrelerinin yerine kullanılabilecek ve oksijen ile karbon dioksitin vücut geneline aktarılması için kullanılabilecek bir üründür. Yapay kan üretmek özellikle normal kan naklinin HIV ve hepatit gibi hastalıkları taşıma riski barındırdığından son derecede önemlidir. Bunun yanı sıra normal kanı depolamak ve taşımak risklidir ve çeşitli zorluklar barındırmaktadır. Yapay kan için bu zorluklar geçerli değildir zira sentetik kan, toz olarak depolanır. Son olarak sentetik kan kullanımı özellikle kan bağışı yapacak kişilerin az olduğu durumlarda hayat kurtaran bir ürün olabilir.
1956 yılında Thomas Chan, Montreal'da bulunan McGill Üniversitesi'nde üzerinde çalıştığı bir araştırma projesi kapsamında ilk yapay kan hücresini üretmeyi başardı. Kaldığı yurdun odasını bir laboratuvara dönüştüren Chan, parfüm püskürteçlerinden yaraları kaplamak için kullanılan sellüloz nitrat çözütüne kadar pek çok farklı maddeyi kullanarak hemoglobin taşımak için kullanabileceği bir tür geçirgen kese üretmeyi başardı. Hemoglobin eskiden bağışlanmış olan bir kandan, inek kanından, bitkilerden ya da mantarlardan elde edildikten sonra üzerinde değişiklik yapılarak insanlar üzerinde kullanılmaya uygun hale getirilir.
Yapay kan üzerinde yapılan çalışmalar her ne kadar son derecede ilerlemiş olsa da halen gerçek bir kanın yerini alabilecek durumda değildir. Bunun yanı sıra insanların yapay kanı kabul edip etmeyeceklerine yönelik bazı etik tartışmalar da mevcuttur. Avrupa, hemoglobin tabanlı oksijen taşıyıcıları üzerinde bazı çalışmalar yaparken Amerika Birleşik Devletleri ise Teflon türünde bir grup sentetik sıvı olan perflorokarbonlar üzerine odaklandı ancak her iki üründe normal kanda olan iki önemli madde eksik olmaya devam etmektedir: Enfeksiyonlarla savaşabilecek beyaz kan hücreleri ve kanın pıhtılaşmasına yardımcı olacak pıhtıyuvarlar. Bir kanın tüm görevlerine yerine getirebilecek gerçek bir yapay kanı üretmek en azından şimdilik bilim insanlarının rüyalarını süslemeye devam edecek gibi gözüküyor.