Yirminci Yüzyıl'ın ilk on yılı, yeni iletişim teknolojilerinin gelişimine sahne oldu. Günümüzde artık sevdiğiniz televizyon programını taşınabilir bilgisayarınızda izlemek, bir sonraki kitabınızı cep telefonunuz üzerinden okumak ya da en beğendiğiniz radyo programını MP3 çalarınız üzerinden dinlemeniz mümkün. Podcast'ın evrimi de tüm bunlar gibi önemli bir gelişimdir.
Podcast, abonesi olunan kullanıcılara dijital olarak gönderilen bir ses ya da görüntü dosyasıdır. Dosyayı alan kullanıcı, ardından o dosyayı kişisel bilgisayarında, MP3 çalarında ya da cep telefonunda oynatabilir. Podcast'ın sahibi, ilk olarak, radyo programına benzer bir program oluşturur. Ardından aynı kullanıcı, RSS (Really Simple Syndication - Çok Basit Birleştirme) beslemeleri aracılığı ile ilgili podcast dosyalarının yerini aboneleri ile paylaşır. Podcast abonesi ise bir "alıcı" yazılım yardımı ile bu RSS dosyalarını belirli aralıklarla kontrol eder ve besleme eğer yeni bir podcast programının adresini içeriyorsa o programı kullanıcının aygıtına indirir.
Podcast terimi ilk olarak bir teknoloji yazarı olan İngiliz Ben Hammersley tarafından 2004 yılında iPod ve Broadcast kelimelerinin birbirleri ile karıştırılması sonucu kullanılmıştır. Her ne kadar eski New York Times yazarı ve radyo yayıncısı 1940 doğumlu Christopher Lydon'ın bilinen en eski podcastını oluşturduğu bilinse de, Lydon'un röportajlarının yer aldığı blogunun içeriğini dağıtmak için 1955 doğumlu Dave Winer'ın geliştirdiği RSS beslemesi de podcastların dağıtım mekanizmasının temelini oluşturur.