İngilizce'de kısaca PC olarak bilinen kişisel bilgisayarların (personal computer) ilkinin kendisine ait olduğunu söyleyen pek çok aday vardır. Ancak 1973 yılında Xerox PARC, belki de en yenilikçi tasarıma sahip bilgisayarlardan birisidir ve günümüzde kullanılan PC'lerin tasarımlarına oldukça benzemektedir. Oluşturulduğu yer olan Kaliforniya Palo Alto Araştırma Merkezi'nin (Californian Palo Alto Research Centre - PARC) adından esinlenilerek isimlendirilen Alto, 16-bit özel yapım bir işlemci ve disk depolamasını barındıran bir dolap, bir monitör, bir klavye, bir fare ve hatta göründüğü gibi davranan (What You See Is What You Get - WYSIWYG) kullanıcı arabirimine sahip, pencereler ve tıklanabilir simgeler içeren ilk işletim sisteminden oluşuyordu.
Alto, araştırma yapılması amacıyla tasarlanmıştı ve bir ofise sığabilecek kadar küçük ancak makineler arasında bilgi paylaşımı yaparken aynı zamanda bir kullanıcı arabirimini çalıştırabilecek kadar da güçlü olması gerekiyordu. Bu gereksinimler, makinenin devrim niteliği taşayan buluşların bir arada kullanılmasını gerektirdi ve sonucunda, kendisinden bir onyıl sonra geliştirilen PC'ler üzerinde bile yaygın olarak kullanılamayan, hatta 1990ların PC'lerinde bile üst model olarak tanımlanabilecek özelliklerin kullanılmasına önayak oldu. Bunlar arasında nesne yönelimli (object-oriented) işletim sistemi ve ilk Ethernet ağ kartları yer alıyordu. Alto ayrıca bir dizi temel araştırma aracının yanı sıra bir langırt (pinball) oyunu içeriyordu.
Xerox, kendisine ait olan Alto makinelerini çeşitli araştırma kurumlarına bağışladı ve kısa süre içerisinde bu bilgisayarlar, kendisinden sonra üretilecek olan bilgisayarlar için bir hedef haline geldi. Alto, aralarında Apple'ın kurucusu Steve Jobs'un ve ekibinin de bulunduğu bir grup kişiye de ilham vardı. Bu kişiler özellikle Alto'nun keskin grafikleri ve kullanıcı arabiriminden etkilendi. Xerox Alto'yu geliştiren ekip, 2004 yılında prestijli Draper mühendislik ödülünün de sahibi oldu.
Alto'nun parlak ekranı, görselleri ve grafiksel yazıtipleri ile birlikte, bir mucizeydi.
John Markoff, New York Times (3 Nisan 2003)