Bir görevi 3.000 kez hızlandırmanın yanı sıra o görevi çok daha güvenli ve çok daha az iş gücü gerektiren bir göreve dönüştüren bir yöntemi icat ettiğinizi bir düşünün. Ardından insanların gen haritasını çizebilecek ve onun ardındaki sır perdesini aralayabilecek bir yöntemi icat ettiğinizi bir düşünün. 1938 doğumlu Leroy Hood ve 1954 doğumlu Lloyd Smith'in 1985 yılında icat ettiği otomatik DNA dizileyici ile tam da bunu gerçekleştirdi.
DNA dizileme işemi ilk olarak 1970lerde icat edildi ancak bu işlem hem çok uzun sürüyordu hem de büyük bir iş gücü gerektiriyordu. DNA dizileyici, DNA'yı oluşturan nükleotit çiftlerini radyoaktif madde kullanılarak etiketler ve ardından bunları tek bir DNA dizisine ekler. Bunun sonucunda ortaya çıkan DNA dizisi bir ayırıcı jel üzerinden geçirilir ve bu sırada her bir DNA çifti ve bu çiftlerin bulunduğu her bir DNA dizisi teker teker incelenir ve bu diziler el ile teker teker kaydedilir.
Hood ve Smith, bu işlemin elverişli olmadığını fark etti ve iş arkadaşları Tim ve Michael Hunkapillar ile birlikte bu işlemi sadeleştirmeyi kafalarına koyd. 1980lerin ortalarında grup, her bir çift üzerindeki radyo etiketlerinin turuncu, kırmızı, mavi ve yeşil renkli floresan boyalarla değiştirdi. Bu işlem sırasında her bir nükleotit için bir renk boya kullanıldı. Bu boyalar daha dayanıklı olmakla ve aynı zamanda sağlığa çok daha az zararlı olmakla kalmıyor, aynı zamanda lazer kullanılarak aydınlatılabiliyordu. Bu aydınlatma işlemi sonucunda parıldayan nükleotitler daha sonra bir bilgisayara bağlı olan bir ışık algılayıcısı tarafından otomatik olarak sayılabilmeye başladı. Dahası tüm nükleotitlerin dizimi bu sayede tek bir jel kullanılarak gerçekleştirilebiliyordu.
Otomatik DNA dizileyici ve onun kullandığı bu yöntem, yüksek miktardaki DNAların çok çabuk bir şekilde incelenebilmesini ve üzerinde araştırma yapılabilmesini de mümkün kıldı. Bu alanda yapılan tüm çalışmalar, daha sonra yürürlüğe girecek olan İnsan Genomu Projesi'nin de temelini oluşturmuş oldu.