Her ne kadar 1936 doğumlu Raymond Vahan Damadian, nükleer manyetik rezonans görüntülemesi sayesinde insan vücudunun içini görüntülemeyi başaran ilk kişi olarak bilinse de, İngilizce'de Magnetic Resonance Imaging ya da kısaca MRI olarak bilinen bu teknoloji üzerinde en fazla çalışmayı, 1927 - 2007 yılları arasında yaşamış Paul Lauterbur ve 1933 doğumlu Peter Mansfield yapmıştır. MRI tekniği, hidrojen atomlarının manyetik enerji bombardımanına tutulması sonucunda yankılama yapmasını kullanır. MRI, insan vücudunu radyasyona maruz bırakmadan üç boyutlu görseller sunabilir ve bu görseller, eskiden kullanılan tekniklere kıyasla çok daha detaylıdır.
New York'da bir doktor olmak için eğitim gören Damadian, canlı hücreleri nükleer manyetik rezonans makinesi altında incelerken, 1971 yılında gönderilen sinyallerin tümörlü hücrelerde, sağlıklı olanlarına kıyasla daha uzun süre taşındığını fark etti. Ancak o dönemde kullanılan yöntemler ne çok verimli ne de kullanımı pratik olmasına rağmen Damadian, doktorlar tarafından kullanılan ve kanser hücrelerinin görüntülenebilmesini sağlayan bir makenin patentini 1974 yılında aldı.
Bu alandaki en büyük ilerleme, ABDli bir kimyager olan Lauterbur'un manyetik alan üzerinde meyil kullanarak taranan nesnenin çekirdeğinden radyo dalgalarının kökenin üzerinde çalışma yapabilmesi sayesinde gerçekleşmiştir. Bu sayede Lauterbur, ilk iki ve üç boyutlu MRI görsellerini oluşturmuş oldu. İngiliz bir doktor olan Mansfield ise, tarama sırasında geçen sürenin kısaltılmasını ve daha net görsellerin oluşturulabilmesini sağlayan matematiksel bir tekniği geliştirdi.
Damadian, 1977 yılında bir insanın vücudunun tamamının MRI'sini çekebilecek bir makineyi geliştirdi ve son derecede zayıf bir öğrencisi olan Larry Minkoff'un kalbinin, ciğerlerinin ve göğüs kafesinin görsellerini oluşturdu.