Bir mancınık türü olan trebuchet, ilk olarak M.S. 5. yüzyılda Çin'de kullanılmaya başlanmış olup, bilinen ilk ağır kuşatma silahlarındandır. Uzak mesafelere taş ve benzeri ağır parçaları fırlatmanın yanı sıra, bir şehrin duvarlarının üzerinden hayvan cesetleri ya da savaşta hayatını kaybeden insanların bedenlerini atmak için de kullanılırdı. İngilizce'de Trebuchet adı verilen bu mancınık türü, Orta Çağ'da kullanılan diğer benzeri fırlatma rampalarından daha verimli bir kitle imha silahı olarak kayıtlara geçmiştir.
Trebuchet'in ana kolu, bir dayanak noktasına (mesnet) bağlıdır. Denge yapılması için kullanılan ağırlık (mukabil ağırlık), dayanak noktasına, trebuchet'in ana kolundan daha yakın bir mesafede durur. Mukabil ağırlık serbest bırakıldığında, kolun kısa olan tarafı hızla aşağı doğru düşer. Kolun uzun olan tarafı dayanak noktasının öteki tarafında bulunan kolun uzun olan tarafı sebebiyle fırlatılacak nesneyi tutan taraf hızla yukarı doğru yükselir ve bu sayede nesne, çok hızlı bir şekilde fırlatılmış olur. Fırlatma etkisini daha da arttırmak için kimi zaman, fırlatılacak nesne bir tür sapan içerisine yerleştirilirdi.
Mancınıklar zaman içerisinde farklı türlerde üretilmeye başlandı ve her yeni üretilen mancınık mekanizması, bir öncekinden daha güçlü ve etkin bir kitle imha silahı halini aldı. M.S. 1100lü yıllara gelindiğinde mancınıklar o kadar etkili birer savaş aracı haline gelmişlerdi ki, büyük kalelerin kalın taş duvarlarını parçalamak için bile kullanılıyorlardı. Kimi zaman bu duvarlara fırlatılan kaya parçalarının ağırlığı 140 kilogramı geçiyordu.
Mancınıklar sadece yıkıcı birer silah olarak değil, bir süre sonra bir tür biyolojik silah olarak da kullanılmaya başlandı. Kimi ordular, savaş alanlarına hastalıklı hayvanların bedenlerini ve çürümüş cesetleri atarak, tedavisi bulunmayan hastalıkların yayılmasını sağladılar. Bu saldırı türü, sadece hastalıkların yayılmasını sağlamakla kalmadı, aynı zamanda ordu mensuplarının eski silah arkadaşlarının gökten üzerlerine yağdıklarını görmeleri sonucu morallerinin azalmasına da neden oldu.