1969 yılında dünyanın geri kalanı LSD kullanarak kafa bulurken Gary Starkweather, Xerox'un Webster, New York'da bulunan araştırma merkezinde lazer yazıcı üzerine çalışıyordu. Bundan iki yıl sonra Starkweather, ki kendisi Pixar'da "film girdisi tarama" üzerine yaptığı çalışmalar sebebiyle Akademi Ödülü'nün de sahibi olacaktı, ilk lazer yazıcıyı icat etti.
Lazer yazıcı, tıpkı mıknatıslarda olduğu gibi, zıt kutupların birbirini çekmesi konseptine dayanmaktadır. Bir lazer yazıcı, yazdırma işlemine, lazerin, istenen şekli dönen yazıcı tamburu üzerine aktarması ile başlar. Lazer ışını, tamburun pozitif yükünü alır ve bazı alanları negatif yük ile yükler. Bu negatif yüklü bölgeler, pozitif yüklü bir toz olan mürekkebi kendine çeker.
Bir kablo, güçlü bir negatif yükü, yazdırma kağıdının üzerine uygular ve ardından dönmekte olan bir kemer bu kağıdı yazıcı tamburunun içerisinden geçirir. Üzerindeki elektrik yükü nötr hale getirildikten sonra kağıt, makineden çıkarılmadan önce bir ısıtıcıdan geçirilir. İki adet ısıtılmış silindirden oluşan bu ısıtıcı, toz halindeki mürekkebi eriterek kağıt üzerine işlemiş olur. Kağıdın bu silindirler arasında yanmasının önüne geçen tek şey, onların arasından çok çabuk geçiyor olmasıdır.
Xerox, lazer yazıcıların potansiyelini önceden görmekte başarılı olamadı ve Starkweather'ın bu buluşu üzerinde fazla zaman ayırmasında pek istekli değildi. Her ne kadar bir süre sonra Xerox, kendine ait olan ticari lazer yazıcı ürünlerini piyasaya sürmüş olsa bile, toner ve kağıt üzerinden elde edilebilecek geliri önceden fark edemedi. Hewlett-Packard, dünyanın ilk kişisel lazer yazıcı ürününü 1980 yılında piyasaya sürdüğünde Xerox, kendi toz mürekkebi içerisinde toz olup gitti.