Michigan Üniversitesi'nde görevli olan Donald Glaser, söylentilere göre bir barda soğuk birasının keyfini çıkarırken kendisine 1960'te Nobel Barış Ödülü'nü kazandıracak olan ilk kabarcık odasını 1952 yılında icat etmesine önayak olacak fikri buldu. Glaser'ın ürettiği kabarcık odası, bir elin baş parmağından küçüktü. Glaser'a göre atomdan da küçük parçacıklar bir parçacık hızlandırıcısının desteği ile içerisinde sıvı olan bir odacıktan geçebilirdi. Doğru koşullarda bu parçacığın geçişi sırasında ortaya küçük kabarcıklar çıkardı. Bu parçacıkların fotoğrafını çekip onları analiz ederek bilim insanları parçacıkların doğası hakkında çok değerli bilgilere ulaşabilirdi.
2006 yılında Glaser, içtiği biradaki kabarcıkların kendisine ilham verdiği söylentisini reddetti ancak kendisi yaptığı ilk deneylerde sıvı olarak birayı kullandı. Glaser'in fikri işe yaramıştı ve pek çok farklı türdeki kabarcık odası dünyanın çeşitli yerlerinde atom parçalayıcı olarak kullanıldı. Dünya'nın en iyi ve en büyük kabarcık odalarının boyu 20 kübik metre ölçülerine ulaştı ve bu oda içerisinde kaynama noktasının hemen altında sıvı hidrojen depolanıyordu. Parçacıklar kabarcık odasına girdikçe, içerideki basınç düşürülüyor ve bu sayede içerideki sıvı hidrojen aşırı ısınmış yarı dengeli bir hal alıyordu. Bu durum ortaya kabarcıkların çıkmasına ve içerideki basıncın daha da azaltılması durumunda bu kabarcıklar daha da büyüyor ve bir süre sonra üç boyutlu kameralar tarafından görüntülenebilir hale geliyordu.
Kabarcık odası özellikle parçacık fiziği alanında bir çığır açtı ve 1980lerin ortalarında icat edilen kablo odacığına kadar yoğun bir şekilde kullanıldı. Günümüzde karanlık madde üzerine yapılan araştırmalarda kabarcık odası yeniden kullanılmaya başlandı.