Öğrencilik yıllarınızı hatırlayın. Muhtemelen size, elektriğin metaller ya da iyon yüklü bazı sıvılar aracılığı ile iletilebildiği öğretilmiştir. Bu ders, kimyager Alan MacDiarmid ve Hideki Shirakawa'nın yanı sıra Doktor Alan Heeger'ın elektrik iletebilen ilk iletken polimerler adı verilen icat etmesi ile birlikte değişti.
Shirakawa, asetilen maddesinin polimerleştirme işlemi üzerine çalışırken bir hata yaptı ve yanlışlıkla bu işlem sırasında kullanması gerekenden bin kat daha fazla katalizatör kullandı. Bu hata sonucunda ortaya, siyah bir tozun aksine yırtık bir tabaka çıktı. Bu tabakanın yüzeyi bir metal gibi parlaktı ve Shirakawa bu tabakanın özelliklerini incelemeye başladı. Pennsylvania Üniversitesi'nden Alan MacDiarmid, Shirawaka'yı üniversiteye davet etti ve Alan Heeger ile birlikte üçlü, poliasetilen adını verdikleri bu maddeyi iyot buharı kullanarak oksitlendirmeyi denedi. Heeger'in öğrencilerinden birisi iyot katkılı bu madde üzerinde çalışırken, maddenin elektrik iletkenliği oranının on milyon kat arttığını fark etti. Üç bilim adamı bu alandaki çalışmalarını 1977 yılında yayımladıktan sonra polimer tabanlı elektronik ürünlerin önü de açılmış oldu. Ekip, 2000 yılında kimya alanında Nobel ödülüne layık görüldü.
Günümüzde en iyi iletken polimerlerin iletkenlik oranı bakıra yakındır. Bu buluşun ardından iletken polimerin kullanım oranı da önemli ölçüde artmış oldu. Tıpkı bir metal kablonun elektrik ile etkileşimi sonucunda parlaması gibi iletken polimerler de parlamaktadır. Bu elektriksel ışıldama yöntemi, alışılagelmiş ampullere kıyasla çok daha verimlidir. Ayrıca organik LEDler (light-emitting diodes / ışık yayan diyotlar) üzerinde yapılan çalışmalar da son derecede verimli olan çok küçük boyutlu ekranların cep telefonlarında ve kameralarda kullanımının önünü açmaktadır.