İrlandalı keşişler, gel-git'in yarattığı su gücünden faydalandılar.
Bir gel-git değirmeninde, gel-git sebebiyle yükselen su, değirmen havuzunu oluklar aracılığı ile doldurur. Ardından seviyesi azalan su, yine bu oluklar aracılığı ile gel-git havuzundan boşalarak değirmenin dönmesini sağlar. Değirmenin dönmesi sayesinde de tahıllar dövülerek una dönüştürülmüş olur. İlk gel-git değirmeninin Kuzey İrlanda'da, 787 yılında, Strangford Lough'da, dönemin keşişleri tarafından yakında bir manastırda kullanılmak için mısır unu oluşturulmada kullanıldığına inanılmaktadır.
Gel-git değirmenleri Avrupa'nın Atlantik kıyısında oluşan yüksek gel-gitler sebebiyle Orta Çağ'da dönemin değirmencileri tarafından sıklıkla kullanıldı. Gel-git değirmenlerinin inşa edilmesine elverişli alanlar sınırlıydı ve değirmenler, gel-git oluşumundan hemen sonra kısa bir süreliğine kullanılabiliyordu ancak bu değirmenlerden elde edilecek ürün miktarı, iklim değişikliklerine bağlı ya da sıradan değirmenlere oranla daha öngörülebilirdi.
Gel-git değirmeni, buhar makinesinin icadı ile gün geçtikçe azalmaya başlasa da, 1966'da Fransız mühendislerin gel-gitten elektrik üretebilmelerinin ardından yeniden popülerlik kazanmaya başladı. Kuzey Fransa'da Rance nehri ağzında kurulan bir baraj, hem deniz suyunun çekilmesi, hem de gel-git hareketlerinden elektrik üretebiliyordu. O günden bu yana benzer yapılar geliştirilmesine rağmen tüm bu yapıların gereksinimleri hem de çevre koşullarına olan bağlılıklarında önemli bir değişim yaşanmadı.
Barajlara alternatif olarak bazı modern yapılar da mevcuttur. Bunlar arasında hem deniz yataklarına hem de nehir yataklarına kurulan sualtı türbinleri, ya da sü üzerine kurulan ve sudaki hareketlerle dönen şamandıraların yer aldığı mekanizmalar yer almaktadır.