Kloroflorokarbonlar (CFC'ler) buzdolaplarının soğutma sistemlerinde ve aerosol kutularında uzun yıllardır kullanılmaktaydı. Bununla birlikte, genellikle atıl bileşikler üst atmosfer tabakasında radyasyona maruz kaldıklarında enerjilendirilmekte ve ozon ile reaksiyona giren klor kökleri üretmektedirler. Bu, ozon tabakasında, özellikle Kuzey ve Güney Kutuplarında önemli oranda incelmeye yol açtı. Dünya, zararlı ultraviyole (UV) ışınlardan doğal olarak korumasını kaybetmenin eşiğindeydi ve buna çoğunlukla içerisinde Freon adı verilen ve dünya çapında kullanılan bir ev aleti neden oluyordu.
İronik bir şekilde CFC'ler, soğutma ekipmanlarında amonyak ve kükürt dioksit gibi kötü maddelerin yerini alan kurtarıcı bileşikler olarak kullanılmaya başlanmıştı. Hatalı üretilen malzemeler, hoş olmayan hastalıklara ve hatta ölümlere neden olmaktaydı. Amerikan Thomas Midgley (1889-1944) ilk olarak 1928'de soğutucu olarak CFC'lerin kullanılmasını önerdi ve bunun uygunluğunu gösterdi tiyatral bir şekilde, gazın tepkisizliğini ve zehirliliğini kanıtlamak için önce içine çekti ve sonra yanan bir mumun üzerine üfledi. Charles Kettering'in (1876-1958) yardımıyla geliştirilen yeni bileşik, DuPont şirketinin sahip olduğu bir ticari marka olan "Freon" olarak adlandırıldı.
Midgley'in merak uyandıran bu bileşimi, evde soğutmada bir devrim yarattı ve çok geçmeden batı dünyasında neredeyse her ev soğutulmuş ve dondurulmuş gıdaları güvenlik içinde saklayabilir ve tadını alabilir hâle geldi. Ancak araştırmalar, CFC'lerin zararlı olduklarını 1974 yılında kanıtladı ve çok geçmeden bu bileşiğe yönelik kısıtlamalar yürürlüğe girdi. 1987 Montreal Protokolü, CFC'lerin ve benzeri gazların kademeli olarak ortadan kaldırılmasını sağladı. Günümüzde atmosferdeki CFC miktarları ölçülebilir şekilde düşük olmasına rağmen, ozon tabakasının tamamen düzelmesi için uzun yıllar geçmesi gerekmektedir.