Fotokopi makinesi, belgelerin ve diğer görsellerin kağıt üzerinde basılı kopyalarını almaya yarayan bir makinedir. Son yıllarda üretilen fotokopi makineleri, kserografi adı verilen bir kopyalama yöntemini kullanırlar. Bu yöntem, statik elektrik yükünü ışığa duyarlı bir ışık alıcısı üzerine aktararak mürekkep parçacıklarının kağıt üzerinde bir görsel biçiminde yer almasını sağlar. Isı, baskı ya da bu ikisinin bir arada kullanımı sayesinde mürekkep, kağıt üzerine yapışır. Bazı fotokopi makineleri, İngilizce'de ink jet adı verilen mürekkep püskürtme yöntemini de kullanabilirler ancak iş yerlerinde genellikle kserografi kopyalama yöntemi ile çalışan fotokopi makinelerinin kullanımı tercih edilir.
İlk kserografik fotokopi makinesi 1959 yılında Xerox tarafından icat edildi ve zaman içerisinde Verifax, Photostat, karbon kopya, teksir makinesi ve diğer kopyalama makinelerinin yerini aldı.
Fotokopi makinesi iş yerlerinde, eğitim kurumlarında ve devlet binalarında sıklıkla kullanılır. Ancak yapılan araştırmalar, bir süre sonra fotokopi makinelerinin kullanımının durma noktasına geleceğini göstermektedir zira insanlar, bilgisayar ortamında oluşturulan belgeleri yine bilgisayar ortamında kopyalamayı ve depolamayı tercih etmektedir. Ancak 2015 yılında bile fotokopi makinesi yaygın olarak kullanılmaya devam etmektedir.
Fotokopi makinesini kim, ne zaman icat etti?
Fotokopi makinesi mucidi Chester Carlson, aslında bir patent / marka vekiliydi ve boş zamanlarını araştırma yaparak geçiriyordu. New York patent dairesindeki işi, önemli belgelerin çok sayıda kopyasını oluşturmayı gerektiriyordu. Eklem rahatsızlığı çeken Carlson için belgelerin el ile kopyalanması, acı veren ve zahmetli bir işlemdi. Bunun üzerine Carlson, ışıl iletlenlik üzerine odaklanarak mutfağını, elektrofotografi için kullanmaya başladı. 1938 yılında, bu işlem için bir patent başvurusunda bulundu. İlk kopyasını, üzeri kükürt ile kaplanmış çinko bir tabaka kullanarak yaptı. "10-22-38 Astoria" kelimeleri, mikroskop kaydıraç üzerine yazılmış ve bu kaydıraç, parlak bir ışığın üzerine yerleştirilen kükürtün üzerine yerleştirilmişti. Kaydıraç kaldırıldığında, kelimelerin bir kopyası yüzey üzerinde yer almaya devam etti. Carlson bu buluşunu bazı şirketlere satmaya çalıştı ancak başarılı olamadı zira kopyalama işlemi kolay bir işlem değildi. O zamanlar, bir belgenin birden fazla kopyası, belgenin orijinalinin oluşturulduğu sırada karbon kopya kağıdı kullanılarak ya da el ile çalışan kopyalama makineleri kullanılarak yapılıyordu ve insanlar, kopyalama işlemini gerçekleştirecek elektronik bir makinenin gerekli olduğunu düşünmüyorlardı. 1933 ve 1944 yılları arasında Carlson'ın buluşu, 20'nin üzerinde şirket tarafından geri çevrildi. IBM ve General Electric gibi isimlerin de yer aldığı bu şirketler, elektronik bir kopyalama makinesi için yeterli miktarda bir pazar payı olduğunu düşünmüyorlardı.
1944 yılında ABD'nin Ohio eyaletinin Columbus şehrinde bulunan ve kâr amacı gütmeyen Battelle Memorial Enstitüsü, Carlson'ın kopyalama işlemini iyileştirmesi için onunla bir sözleşme imzaladı. Bunu takip eden beş yıllık süre boyunca bu enstitü, elektrofotografi işlemini geliştirmeye odaklandı. 1947 yılında, fotografik kağıtları üreten ve satan bir firma olan Haloid Corporation, Battelle ile iletişime geçti ve bu teknolojiyi kullanan kopyalama makinelerinin üretimi için teknolojinin lisansını satın aldı.
Haloid, elektrofotografi kelimesinin çok karmaşık olduğunu ve akılda kalıcı olmadığına inanıyordu. Ohio Eyalet Üniversitesi'nde Klasik Diller Profesörü ile görüştükten sonra Haloid ve Carlson, bu işlemin adını kserografi olarak değiştirmeyi uygun gördü. Bu kelime, Yunanca'da "kuru yazma" anlamına gelen kelimelerden oluşturulmuştu. Haloid, bu kopyalama makinelerine "Xerox Makineleri" adını verdi ve 1948 yılında "Xerox" markası oluşturuldu. Haloid, bir süre sonra adını Xerox Corporation olarak değiştirdi.
1949 yılında Xerox Corporation, ilk kserografik kopyalayıcısı olan Model A'yı piyasaya sürdü. Şirket, bu ürünle birlikte o kadar popüler oldu ki Kuzey Amerika'da kopyalama işlemi "Xeroxlama" olarak anılmaya başladı. Xerox, şirketinin adının genel ve herkes tarafından kullanılabilir bir marka olmaması için yoğun çaba harcadı. Her ne kadar "Xerox" kelimesi bazı sözlüklerde fotokopi kelimesinin eş anlamlısı olarak gösterilse de Xerox Corporation, bu tip baskıların değiştirilmesini ve insanların Xerox kelimesini fotokopi ile eş anlamlı olarak kullanmamasını istedi. Polonya'da kullanılan Lehçe gibi bazı diller, "kserokopia" (kserokopya) gibi kelimeleri içerse de bu ülkede satılan fotokopi makinelerinin çok küçük bir kısmı Xerox markasına sahiptir.
1950lerin başında Radio Coproation of America (RCA), Electrofax adını verdiği bir yöntemin duyurusunu yaptı. Bu yöntemde görseller, özel bir malzeme ile kaplanmış bir kağıdın üzerine aktarılıyor ve ardından bir sıvı içerisine dağıtılmış mürekkep yardımı ile işleniyordu.
1960lardan 1980lere kadar Savin Corporation, şirketin patentini aldığı bazı kopyalama teknolojilerini kullanan sıvı mürekkep fotokopi makinesi üretimini ve satışını gerçekleştirdi.
Kserografik kopyalayıcıların yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamasından önce Kodak'ın Verifax adını verdiği ve fotoğrafların doğrudan kopyalanmasını sağlayan makineler kullanıldı. Kserografik kopyalayıcılardan önce kullanılan makinelerin önündeki en büyük engel, kopyalamak için kullanılan malzemelerin pahalı oluşuydu. Örneğin Verifax ile basılan bir kopyanın 1969 yılındaki maliyeti 0.15$ iken, aynı kopyanın Xerox ile basım maliyeti 0.03$ idi ve bu fiyata işçilik ve kağıt maliyetleri de dahildi. Demir para ile çalışan Photostat makineleri halen bazı kütüphanelerde yer alır ve bu makineler, 1960larda mektup kağıdı boyutunda kopyaların her birini 0.25$'a yapardı. O dönemde, Birleşik Devletler'de çalışan bir işçinin saat başına aldığı en düşük ücretin 1.65$ olduğunu unutmamak gerek. Bu makinelerin yerini alan Xerox makineler ise aynı işlemi 0.10$'a yapıyordu.
Kserografik kopyalayıcı üreticileri, 1960lar ve 1970lerde bu makinelere olan ilgiyi kuyllandı ve kserografik çıktılar için "özel olarak tasarlanan" kağıtların üretimini gerçekleştirdi. 1970lerin sonuna gelindiğinde ise kağıt üreticileri, kserografik kopyalama makineleri üzerinde sorunsuz çalışan kağıtları bir zorunluluk haline getirdi.
O dönemde satılan bazı fotokopi makineleri, mürekkep püskürtmeli ya da film aktarmalı kopyalama yöntemlerini kullanmayı tercih etti.