Armstrong, paraziti en aza indiren radyo frekansının öncüsüdür.
20. yüzyılın başlarında yapılan ilk radyo yayınları, Genlik Modülasyonu (Amplitude Modulation - AM) esasına dayanıyordu. Radyo dalgaları özel bir frekans üzerinden yayımlanıyor ve alıcı (receiver) ise sinyali çözmeden önce genlik farklılıklarını algılıyordu. Her ne kadar ses kalitesi düşük olsa da - ki bu muhtemelen o zamanlarda varolan çok sayıdaki AM radyo istasyonlarından kaynaklanıyordu - ve parazitlere yatkın olsa da, 1970lere kadar yayım için en çok kullanılan ticari yöntem olmayı sürdürdü.
1933 yılında Edwin H. Armstrong (1890 - 1954), radyo yayınları için alternatif bir yöntem olan frekans modülasyonu'nun (FM) patentini aldı. Bu yöntemin AM yöntemiyle arasındaki temel fark, taşıyıcı dalganın niteliğinin değiştirilmiş olması ve onun sıklığının taşıdığı ses sinyalinin yapısına göre değişiklik gösteriyor olmasıydı. FM'in AM'e oranla en büyük avantajı, fırtınalar gibi doğa olaylarının ve arabaların manyetolarının kendi başlarına AM yayınlarında neden oldukları parazitlerden etkilenmiyor oluşuydu.
FM radyo Avrupa'da 1950lerde popülerlik kazanırken Birleşik Devletler 1978'e kadar AM yöntemini tercih etmeye devam etti.
Armstrong "Frekans Modülasyonu Sistemi ile Radyo Sinyallerindeki Parazitleri Azaltma Yöntemi" isimli araştırmasını Radyo Mühendisleri Enstitüsü'nde 1935 yılında paylaştı ve bundan 2 yıl sonra W1ZOJ adlı ilk FM radyo istasyonu yayına başladı. 1990ların sonunda dijital radyonun gelişine kadar FM, yüksek kalitede stereo yayın yapmak için kullanılan en elverişli yöntem olmayı sürdürdü. FM halen dünyada en çok kullanılan yayım yöntemi olmayı sürdürüyor ve halen analog televizyon yayımcılığında da kullanılıyor.