Çoğu kez düşünceleri anlık olarak düşünüyoruz, fakat aslında beyindeki bazı kimyasal reaksiyonların ve elektriksel uyarıların hızıyla sınırlılardır. Bu fiziksel aktivitelerin düşünceye eşlik ettiği göz önüne alındığında, yeterince derinlemesine bakıldığında, beyin aktivitesinin görünen kısa süren doğasına rağmen elektriksel aktivitenin ölçülebilmesi gerekmektedir. Bu akımların kaydedilmesi işlemi - veya elektroansefalografi (EEG)- Hans Berger'in (1873 - 1941) çalışmalarına kadar bebek adımları ile ilerliyordu.
1875'te İngiliz hekim Richard Caton, hayvanlardaki beyin aktivitesini bir galvanometre ile ölçebileceğini anladı. Polonyalı bir doktor olan Adolph Beck, hayvanlarla da çalışıyordu ve 1890'lı yıllarda konuyu daha da ileri götürerek bazı duyu dürtülerinin yerlerini keşfetti ve yüksek sesler veya parlak ışıkla gerçekleşen aktivitede bir değişiklik olduğunu gösterdi. Bununla birlikte, hayvan ve insan modelleri arasındaki bağlantı, bu çağda iyi anlaşılamadı ve bir başkasının bu alanda çalışma yapması için birkaç on yıl daha geçmesi gerekti.
Hans Berger, 1920'lerde beyindeki elektriksel aktiviteyi kaydetmeyi denemeye başladı. Denemelerini gizlice gerçekleştiriyordu ve tuhaf bir şekilde telepati üzerine verdiği dersleri bir kılıf olarak kullanarak tekniğini geliştirdi. Kendi oğlu Klaus'u araştırma konusu olarak kullanan Berger, 1924 yılında ilk insan elektroensefalografını (EEG) kaydetti ve önümüzdeki birkaç yıl boyunca deneylerini yaptı. Berger 1929'da çalışmalarını yayınladı ve nöroloji dünyasında devrim yarattı. EEG bugün epilepsi, uyku bozuklukları ve bir dizi diğer nörolojik problemi değerlendirmek için kullanılmaktadır.
Ayrıca bkz.: Bilgisayarlı tomografi