Her ne kadar bazı kesimler DNA parmak izi veritabanlarının gizliliklerinin ihlal edildiğini iddia etse de dna parmak izi, özellikle adli tıp, babalık testi ve hayvan tanımlaması alanlarında son derecede önemli rol oynamaktadır.
Bir biyokimyager olan Alec Jeffreys, Oxford Üniversitesi'ndeki eğitimini tamamladıktan sonra Leicester Üniversitesi'nde profesör oldu. Jeffreys, ailelerde DNA değişkenleri ve genetik evrimleşme üzerine çalışmış, özellikle de çekirdek genlerin dışında yer alan DNA dizelerinde hastalıkların kalıtımsal olarak aktarılmasına yol açan ve "mini uydular" adı verilen bölgelere odaklanmıştı.
1984 yılında fokların DNAları üzerindeki mini uydular üzerinde çalışırken Jeffreys, farklı insanlardan X-ray filmi yöntemi ile alınan DNA örneklerinden oluşan bir sondayı test etti. Bu kızıl ötesi filmi geliştirirken Jeffreys, "karmaşık dağınıklık" adı verilen bir oluşumu gördü ve bir süre üzerine çalıştıktan sonra bazı DNA kalıplarının farklı insanlar üzerinde tamamen farklı bir şekilde geliştiğini keşfetti. Bu mini uydu DNA kalıpları her bir kişide farklı bir şekilde gelişmekte tümüyle kendine özgün bir hal almaktaydı, tıpkı bir parmak izi gibi.
Jeffreys, bu buluşunun başta adli tıp olmak üzere olası etkilerinin kısa bir süre içerisinde farkına vardı. 1984 yılında buluşunu patentledi ve 1985 yılında Nature dergisinde konu ile ilgili makaleler yazdı. Bu teknik ilk kez 1986 yılında Birleşik Krallık'ta görülen bir göçmenlik davasında ve 1986 yılında Leichestershire'daki diğer bir kamu davasında kullanıldı. Günümüzde DNA parmak izi kullanımı kamu davalarında oldukça yaygınlaşmıştır ve bu alanda geliştirilen yeni teknikler DNA parmak izi alımını hem kolaylaştırmış hem de çabuklaştırmıştır.