Bir insan DNA'sında 30.000'den farklı gen bulunur. Vücudumuzdaki farklı hücreler, her ne kadar benzer bir DNA yapısına sahip olsalar da bir hücreyi üretirken neyin gerekli olup olmadığına göre değişmekle birlikte farklı genleri açıp kapatırlar. Bir hücre içerisinde hangi genin ya da genlerin çalışır durumda olduğunu anlamak, o genin çalışmasını neyin tetiklediğini anlamamız ya da doğru bir şekilde çalışmadığında bunun kaynağını öğrenebilmemiz açısından önemlidir. İşte DNA mikroçip örnekleri de tam bu aşamada devreye girer.
1989 yılında Amerikan bilim insanı Stephen Fodor, DNA analizini kökünden değiştirecek bir teknolojiyi tanıttı. DNA mikroçip adı verilen bu teknolojide yer alan bir cam yüzey üzerinde 500.000 adet farklı DNA zinciri yer alır. Bir hücre içerisinde yer alan bir gen çalıştırıldığında, o gene ait bilginin yer aldığı ve haberci ribonükleik asit (messenger ribonucleic acid - mRNA) adı verilen bir kopyası hücre tarafından üretilir. Bu aslında bir DNA uzantısının birebir kopyası gibidir. mRNA ve DNA'dan alınan parçalardan birbirleri ile uyumlu olanları birbirlerine yapışır. Etkin olan genleri bulabilmek için özel bir boya ile boyanmış olan bir hücre kendisini mRNA'ya yapıştırır ve ardından bu hücrenin içeriği, DNA mikroçipine aktarılır. mRNA dizeleri kendileri ile uyumlu olan herhangi bir DNA dizesine yapışacağından üzerlerindeki boya, hangi mRNA dizesinin hangi DNA dizesine yapıştığının görüntülenebilmesini sağlar. Bu işlem süresince oluşturulan DNA mikroçip örnekleri, kalp hastalıklarından kansere kadar pek çok hastalık hakkında daha derinlemesine bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır.