İnsanoğlunun diş implantı yaptığına yönelik binlerce yıl öncesine dayanan arkeolojik bulgular mevcuttur. Çin'de bulunan ve günümüzden 4000 yıl öncesine tarihlenen bu bulgularda bambu ağacından yapılmış ağaç çivilerin kemiklere yerleştirildiği ve bu sayede bu çivinin kayıp dişin yerine kullanıldığı görülmüştür. Mısır'da günümüzden 2000 yıl öncesine tarihlenen benzer bulgularda da kayıp dişlerin yerine değerli metallerin kullanıldığı görülmüştür. Bazı Mısırlı mumyalarda kayıp dişin yerine insan dişlerinin takıldığı, diğer mumyalarda ise fil dişi kullanıldığı gözlemlenmiştir.
1931 yılında Wilson Popence ve eşi, Honduras'ta M.S. 600 yılına tarihlenen bir kazı alanında, Mayalı genç bir kadının alt çene kemiğine ulaştı. Bu çene kemiğinin üç ön dişinin yerine, insan dişi şekli verilmiş kabuk parçalarının kullanıldığı görüldü. İki diş implantı çevresinde görülen kemik gelişimi ve taş oluşumu, bu diş implantlarının hem estetik hem de işlevsel açıdan kullanıldığını göstermektedir. Bu diş implantı, günümüzde Harvard Üniversitesi bünyesinde bulunan Peabody Arkeoloji ve Etnoloji Müzesi'nin Kemik Bilimi Kolleksiyonu dahilinde sergilenmektedir.
20. yüzyılın başlarında farklı malzemeler kullanılarak yapılmış çeşitli diş implantı örneklerine rastlanır. Başarıyla sonuçlanan en erken diş implantı örneklerinden birisi olarak Greenfield implant sistemi (Greenfield sepeti olarak da bilinir) gösterilir. Greenfield'ın 1908 yılında patentini aldığı altın bir köprü üzerine oturtulan iridio-platin implantı, osseointegrasyon örnekleri barındırmaktadır ve birkaç yıl sağlam şekilde kalır. İmplant olarak titanyumun ilk kez kullanımı ise 1940 yılında Bothe, Beaton ve Davenport tarafından gerçekleştirildi. Grup, kemiğin titanyum vidalar çevresinde nasıl geliştiğini analiz ettikten sonra diş implantı için titanyum kullanmaya karar verdi. Bothe ve diğerleri, osseointegrasyonu tanımlayan ilk grup olmakla birlikte bu terim daha sonra Per-Ingvar Brånemark tarafından pazarlandı. 1951 yılında Gottlieb Leventhal, titanyumdan yapılma çubukları fare kemiklerine implant etti ve olumlu sonuç aldığı bu çalışma sonrasında titanyum metalinin ameliyat için en kullanışlı materyal olduğuna karar verdi.
1950li yıllarda İngiltere'de bulunan Cambridge Üniversitesi'nde canlı organizmalarda kan akışına yönelik bir çalışma yapılıyordu. Çalışmayı yürüten ekip, önce titanyumdan yapılma küçük bir odacık geliştirdi ve ardından bu odacığı bir tavşanın kulağındaki yumuşak dokuya yerleştirdi. 1952 yılında İsveçli bir ortopedik cerrah olan Per-Ingvar Brånemark, kemiklerin iyileşme süreci ve yeniden gelişimi ile ilgileniyordu. Lund Üniversitesi'nde araştırma yaptığı sıralarda Cambridge Üniversitesi'nin tasarladığı "tavşan kulağı odacığı"nı bir tavşanın kalça kemiğinde kullandı. Bunun ardından bir süre sonra bu pahalı parçaları tavşanın kalça kemiğinden çıkarmayı deneyen Brånemark, bunda başarılı olamadı zira kemik, titanyumdan yapılan bu parçayı da içine alarak büyümüş ve iyileşmişti. Daha sonra farklı hayvanlar ve insanlar üzerinde de çalışan Brånemark, titanyumun bu tip ameliyatlar için biçilmiş bir kaftan olduğuna kanaat getirdi. Yine 1950lerde Leonard Linkow, çene kemiğine titanyumdan ve diğer materyallerden yapılma diş implantı kullanan ilk kişilerden biridir. Yapay dişler daha sonra bu metal parçalarına tutturulur. 1965 yılında Brånemark, titanyumdan yapılma ilk diş implantını insan üzerinde kullanan ilk kişi olmuştur.