Fay'in tel bağlayıcıları (ataç / ataş) ofis hayatına yeni bir düzen getirdi.
19. Yüzyıl'ın ortalarında, çelik tel fikri, görece yeni bir fikirdi. Ta ki Amerikalı Samuel Fay, 1867 yılında, aslında kıyafetlere etiket takmak için kullandığı telden bir bilet mandalının patentini üzerine alana dek. Fay günümüzdeki adı ile ataç / ataş için patent başvurusunda icat ettiği mandalın aynı zamanda kağıtları de bir arada tutmaya yaradığını belirttiğinde, sade üçgen dizayna sahip tel bağlayıcısı aslında farkında olmadan dünyanın ilk bükük ataçını da icad etmiş oldu.
Ofis belgelerini bir arada tutan bu kablo tutturucu, toplu iğne kullanımını tümüyle gereksiz kılmıştır.
Business, Mart 1900
Bundan önce, düz tel, elbiselere etiket tutuşturmak için tercih edilen bir araçtı. İki ucundan kıvrılarak bir çarpı şekline getirilen tel ise, etiketlerin tutturulması sürecini hızlandırırken etiketlenen nesneye verilen zararı da en aza indiriyordu.
Ataçın kullanım sebebi gün geçtikçe elbiseleri etiketlemekten öteye geçmeye başlamıştı. Sonraki 30 yıl içerisinde, kağıtları bir arada tutmayı kolaylaştırmayı hedefleyen ellinin üzerinde ataç tasarımı patentlenmişti. Fay'in iki ucu açık tel şeklindeki orjinal tasarımı kağıtlara zarar veriyordu. Farklı amaçlara yönelik pek çok ataç tasarlanmaya başlanmıştı. Örneğin 1877'de Erlman Wright, gazeteleri bir arada tutmaya yarayan bir ataç tasarlamıştı. 1890larda ataçlar ofislerde sıkça kullanılmaya başlandı. Çelik telin yetersizliğinin yanısıra o zamanlarda teli istenilen şekilde bükebilecek bir makinenin varolmayışı, ataçların icat edildikleri tarihten çok sonra yaygınlaşabilmiş olmasının sebepleridir.
Ataçlar, 1890ların sonlarında seri üretimine başlanmasından kısa bir süre önce, ofislerde sık kullanılan bir kırtasiye malzemesi oldu.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Connecticut bölgesinden William Middlebrook, 1899'da hem günümüzde kullanılan ataçlara benzeyen tasarımı, hem de o ataçları üretecek makinelerin patentini üzerine aldı.