Araba kullanırken vites değiştirme işlemini oldukça doğal karşılarız; ancak otomobilin ilk günlerinde bu işlem çok daha hassas bir operasyondu ve yüksek oranda beceri ve deneyim gerektiriyordu. Eski düz kesme dişlilerinde dişlilerin dönme hızı, tekerleklere güç sağlamak için birbirine geçmeden önce aynı olmalıdır. Ancak ne kadar iyi bir sürücü olursanız olun, sonuç genellikle korkunç bir sesin çıkmasına neden oluyordu. İşte bu sorunun önüne geçecek olan buluş senkromeç vites sistemi oldu.
Sürücüler, çift debriyaj olarak bilinen karmaşık bir prosedürü kullanmak zorundaydı. Sürücü vites değiştirirken debriyajı devreden çıkarmak, nötr konuma getirmek ve motorun daha yavaş bir hıza ulaşmasını sağlamak zorundaydı. Debriyajı bir anlığına yeniden devreye sokmak gerekiyordu, ki bu da dişlileri yavaşlatıyordu, ve böylece bir üst vitese geçilebiliyordu. Bir alt vitese geçmek daha da kötüydü. Debriyajı devreden çıkarıp vitesi boşa aldığınızda, debriyajı kısaca devreye sokmanız ve gaz pedalına bir vites yükseltme kuvveti vermeniz gerekirdi; bu da dişlileri daha yüksek bir dönüş hızına yükselterek, daha hızlı olan bir üst vitese geçmenizi sağlıyordu.
Cadillac 1929'da senkromeç vites kullanmaya başladığında sürücüler bu yenilikten son derecede hoşnut kaldılar. Kavram basitti. Dişli çarkların dönüşü, bir dişli çarkı başka bir dişli çarka geçirecek olsaydınız bile hâlâ eşleşmeliydi, ancak senkromeç bunu sizin için yapıyordu. Dönen tekerlekler birbirine yaklaştıklarında, dişli çarklardaki çıkıntılı bronz halkalar ve oluklar dişlerden önce temas ederdi. Temas sürtünmesi, dişlilerdeki dişler birbirleri ile buluşmadan önce tekerleklerin aynı hızda dönmesini sağlıyordu. 1950'li yıllara gelindiğinde, senkromeç vites sistemi hemen her arabada kullanılmaya başlandı.