1854'te William Bird Herapath adlı bir İngiliz doktor, kinin (sıtma ilacı) beslenen bir köpeğin idrarına iyot damlatıldığında olağandışı kristallerin oluştuğunu keşfetti. Daha sonra herapathit olarak adlandırılacak olan bu kristaller tek başlarınayken karanlıktı; ancak üst üste bindiklerinde daha aydınlıktılar. Bu polarizasyona bir örnekti: Kristaller, yalnızca bir yönde ışığa izin veren bir ekran oluşturdu. Polarizasyon filtresi icadı da bu olayı takiben meydana geldi.
Hâlâ genç yaşlarında olan ABD'li bilim adamı Edwin Land (1909-1991), düğme boyutlu mineral turmalin kristallerinde gözlemlediği polarizasyon etkilerinden büyülenmişti. Polarizasyon filtresi yaratmak için geçmiş girişimleri inceledi ancak problem, pratik kullanım için yeterince büyük kristaller yaratmada yatıyordu. Land'in atılımı çok daha küçük kristaller oluşturmak ve bunları birlikte şuruplu bir süspansiyon halinde bir araya getirerek katı bir film tabakasına kurutmaktı. Land 1929 yılındaki bu buluşuna Polaroid filmi adını verdi.
Land'in asıl amacı, yaklaşmakta olan sürücülerin kısa süreli olarak birbirlerini köreltmelerini önlemek için, otomobil farlarından gelen parlamayı filtrelemekti, ancak onun geliştirdiği polarizasyon filtresi, dürbün içindeki parlak güneş ışığını filtreleyerek 2. Dünya Savaşı sırasında Alman denizaltılarının kolayca fark edilebilmesini sağlayarak kendisine önemli bir kullanım alanı buldu.
Bu filtreler daha sonra çok daha fazla geliştirilerek güneş gözlüklerinin yanı sıra fotoğrafçılık için de kullanılmaya başlandı. Günümüzün her yerde bulunan sıvı kristal ekranları (LCD), polarizasyon filtreleri kullanmaktadır.